Dil ve Kur tercihinizi sitenin en alt sol taraftaki bölümden değiştirebilirsiniz.
Can Yoldaşı Derneği, 34-288-097 kütük numarasıyla İçişleri Bakanlığı denetiminde faaliyet gösteren resmi bir dernektir. Tüm bağışlar, resmi banka hesabımıza yapılmakta olup, bu bağışlar düzenli aralıklarla İçişleri Bakanlığı, valilik ve kaymakamlık denetmenleri tarafından titizlikle incelenmektedir. Sizin gibi bağışçılarımızın güvenini en üst düzeyde tutmak bizim için büyük bir sorumluluktur, bu yüzden tüm süreçlerimiz şeffaf ve hesap verebilir bir şekilde yürütülmektedir.
Derneğimizin faaliyelerinden haberdar olmak isterseniz www.canyoldasi.org.tr sitesi veya sosyal medya hesaplarımızı takip edebilirsiniz.
Instagram: @canyoldasidernegi
Facebook: @canyoldasidernegi
Youtube: @CanYoldasiDernegi
Tiktok: @canyoldasidernegi
Kurban fiyatları şehirlere ve ülkelere göre dünyanın her yerinde farklılık göstermektedir. Can Yoldaşı olarak kurban kesimlerini gerçekleştirdiğimiz ülkelerde ortalama fiyat baz alınmaktadır.
Kesilen kurbanların etleri ekiplerimizce okullar, medreseler ve ihtiyaç sahibi ailelere ulaştırılmaktadır.
Evet, Kesilen Kurbanların videosu bağışçılarımıza SMS üzerinden iletilmektedir.
Bağışlanan kurbanlar 2-3 gün içerisinde kesilmekte ve bağışçılarımıza bilgi verilmektedir.
Kurban ibadetinde esas olan, kişinin niyetidir. Dilerseniz iletişim kanallarımız üzerinden vekaleti verebilirsiniz.
Yeni doğan çocuk için şükür amacıyla kesilen kurbana, “akika” adı verilir. Akika kurbanı kesmek sünnettir. İbn Abbas’tan (r.a.) rivayet edildiğine göre Resulullah (asm), Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin için akika kurbanı kesmiştir. (Ebu Davud, Dahaya, 21; Nesai, Akika, 1)
Bir hadisinde de şöyle buyurmuştur:
“Her çocuk (doğumunun) yedinci gününde kendisi için kesilecek akika kurbanı karşılığında bir rehine gibidir. Akika kurbanı kesildikten sonra çocuğun başı tıraş edilir ve ona isim verilir.” (Ebu Davud, Dahaya, 21)
Bu açıdan akika kurbanı, çocuğun doğduğu günden büluğ çağına kadar kesilebilirse de doğumun yedinci günü kesilmesi daha faziletlidir. Aynı günde çocuğa isim verilmesi ve saçı ağırlığında altın veya değeri miktarınca sadaka verilmesi müstehaptır. (İbn Rüşd, Bidaye, 1/463-464)
Öte yandan, kız ve erkek çocuk için birer tane kurban kesilmesi yeterli olur. Peygamberimiz (asm), bu konuda belirli bir sayı emretmemiş ve tercihi velilere bırakmıştır.
Bazı rivayetlerde geçen “erkek için iki kesin” tavsiyesi, çocuğu olup Peygamber Efendimize gelerek müjde veren zengin sahabilere ait özel durumlardır.
Bu nedenle, maddi durumu yerinde olan bir kimse, her bir çocuk için birer kurban kestirip fakirlere dağıtabileceği gibi daha fazla kurban keserek de Allah Teala'ya karşı şükrünü yerine getirebilir. Kurbanlık şartlarını taşıyan hayvanlardan kesilen akika kurbanının etinden aile bireyleri, fakir-zengin akrabalar ve komşular herkes yiyebilir.
Hz. Peygamber (asm) bu kurbanın kesilmesi sırasında bir örf olarak başa kan sürülmesi âdetini yasaklamıştir. (Ebu Dâvud, Edahî, 20)
İmam-ı Şâfiî ve Ahmed Bin Hanbel'e göre, çocuğun sıhhat ve selâmetine bir tefe'ül olarak akîkanın kemikleri kırılmaz, mafsallarından ayrılır ve öylece pişirilir. Bu müstehaptır.
Diğer mezheb imamlarına göre ise, bil'akis mütevazı olması, beşerî hırslarının kırılmasına tefeülen, kemiklerin kırılması müstehab sayılmıştır.
Şu halde durum niyete göre değişmektedir. Hangisine tefeül edilmişse ona göre hareket edilmesi iyi olur.
Kaynak : Sorularla İslamiyet
Hanefi mezhebinde servet kiminse kurban borcu da onun olduğundan, aile içinde kimin şahsına ait parası varsa onun kurban kesmesi gerekir. Bu ister erkek ister kadın olsun. Şayet bir ailede hem kadının hem de erkeğin ayrı ayrı sermayeleri varsa, dinen zengin sayılan kişi kurban kesmelidir. Her ikisi de zengin ise, ikisi de kurban kesmelidir.
Kurban kesmek dinen zengin sayılan Müslümanlara vaciptir. Kurbanda zenginliğin ölçüsü ise şöyledir:
Zaruri ihtiyaçlarından fazla olarak, elinde 85 gram altın veya bunların değerinde para ve mal bulunan kimse zengindir.
Zekâtta olduğu gibi, kurban nisabı üzerinden bir sene gibi bir müddetin geçmesi şart değildir. Ayırca koyun, keçi ve sığır gibi otlayan hayvanlar ve ticaret malları nisap miktarında hesaba dahil edilir. Bu malların çoğalan ve artan cinsten olması da şart değildir. Mesela yirmi tane koyunu olan bir kişinin koyunlarının toplam tutarı altın nisap miktarını buluyorsa, bu insan zengin demektir. Yine elinde nisap miktarına ulaşan ticaret malı bulunan bir kimse de kurban hususunda zengin sayılır ve kurbanı keser.
Diğer taraftan oturduğu evden başka bir gayrimenkulu olan bir insan, onun kira geliriyle aylık ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra elinde nisap miktarına ulaşan bir meblağ mevcut olursa ona da kurban kesmek vacip olur.
Bunun gibi, borçlu olan bir insan elindeki malını borcuna verdiği takdirde geriye nisap miktarı kadar bir meblağ kalabiliyorsa, buna da kurban kesmek icap eder. Hatta yazlık ve kışlık olarak iki takım elbisesinin dışında nisap miktarına ulaşabilecek başka elbiseleri olan kimse de bu hususta zengin sayılmaktadır. Bazı fıkıh kitaplarımızda şöyle bir hüküm de vardır:
"Bir kimsenin kendi oturduğu evden başka bir evi olursa, onu ticaret veya kira için kullanmasa bile yine onun için kurban vacip demektir."
Kurban kesmesi vacip olan kimsenin Kurban Bayramı'ndan önce olduğu gibi, Kurban Bayramı'nın 1., 2. ve 3. günleri içinde de nisap miktarına ulaşan bir mala sahip olması yeterlidir. Yâni, nisap miktarını tutan malın üzerinden bir yılın geçme şartı aranmaz. Meselâ Kurban Bayramı'nın birinci günü ihtiyaçlarının dışında eline nisap miktarına ulaşan bir para geçen kimsenin kurban kesmesi vâciptir.
Zekâtta olduğu gibi, zarurî (aslî) ihtiyaçlar şunlardır:
Oturulan ev, evde kullanılan eşya, binek vasıtası, iş ve sanatta kullanılan malzeme ve âlet, kışlık ve yazlık elbise, bir aylık, başka bir görüşe göre bir senelik yiyecek ve içecek gibi erzak.
İşte bunlardan fazla olarak elinde nisap miktarı kadar malı olan kimseye kurban kesmek vaciptir.
Ayrıca, “Kurbansız olur mu, kurban insanın sağlığına düşer.” sözünün dinî bir dayanağı yoktur. Hattâ insan zengin olsa da sağlıklı olmayıp hasta veya sakat olsa bile, yine kurban kesmesi vaciptir. Diğer yönden kurbanın şartları arasında hiçbir yerde “sağlık” aranmaz. Yalnız kurban kesecek kimse, şu niyette bulunabilir:
“Ya Rabbi, aslında bize ihsan ettiğin bu kadar nimetin karşılığında kendimi sana kurban etmem gerekirdi, yalnız sen insan kurban edilmesini haram kıldın. Benim yerime bu hayvanı kesiyorum.”
Bu sözler kişinin hâlis niyetini ve ihlâsını gösterir.
Borç para alınarak kurban kesilmez. Şayet insan Kurban Bayramı günlerinde kurban kesebilecek bir zenginliğe ulaşırsa, ancak o zaman kurban kesmesi vacip olur.
“Mahalleden, komşulardan ayıp oluyor.” diye borca girip kurban kesmek de doğru değildir. Çünkü Cenab-ı Hak, kula takatının üstünde bir mükellefiyet yüklemez.Böyle bir düşünce ihlâsı da zedeler. Çünkü bu takdirde başkaları görsünler, onlara karşı ayıp olmasın diye kurban kesilmektedir ki, kulluk şuuruna aykırı düşer.
Fakat, zengin olmamakla beraber kurbanlık bir hayvan alacak kadar parası olan kimse kurbanı alır, keser, etini de çoluk çocuğuyla birlikte yer. Bununla yine sevaba girer.
Kaynak : Sorularla İslamiyet
Aldıkları zekât ve fitreleri bir fonda toplayıp bunu sadece Tevbe suresinin 60. ayetinde belirtilen yerlere sarf ettikleri bilinen ve kendilerine her bakımdan güvenilen kimseler eliyle yönetilen dernek, kurum ve yardımlaşma fonlarına zekât ve fitre verilmesinde dinen bir mahzur yoktur.
"Zekâtlar ancak şunlar içindir: Yoksullar, düşkünler, zekât işinde çalışanlar, kalpleri İslâm’a ısındırılacak olanlar, köleler, borçlular, Allah yolunda mücadele edenler ve yolda kalmışlar. Bu, Allah tarafından farz kılınmıştır. Allah her şeyi bilen ve hikmet sahibidir."
Tevbe Suresi, 60. Ayet
Ayet, zekâtın kimlere verilmesi gerektiğini açıkça belirtir ve bu kapsam oldukça geniştir. Yardım dernekleri de zaten bu kapsam dâhilinde zekatı ayette belirtilen hayır yollarına ulaştırmaktadır.
Zekatta niyet edilmesi sırasında özel bir duanın okunması ya da sözün söylenmesi gibi bir durum bulunmamaktadır. Müslümanların zekat verirken “Bu zekatım olsun” şeklinde kalben niyet etmesi yeterlidir.Zekâtını verirken niyet kalbe aittir; dille seslendirmek veya yazmak şart değildir.
Hanefîler'e göre aşağıda sayılanlara zekât verilmez:
a) Ana, baba, büyük anne ve büyük babalara,
b) Oğul, oğlun çocukları, kız, kızın çocukları ve bunlardan doğan çocuklara,
c) Eşine,
d) Zengine yani aslî ihtiyaçları dışında nisap miktarı mala sahip olan kişiye,
e) Babası zengin olan ergen olmamış çocuğa
Zekât ibadeti ile ilgili şartlar, zekâtın bir kimseye farz olmasının ve verilen zekâtın geçerli olmasının şartları şeklinde iki ayrı başlık altında ele alınır.
Bir kimseye zekâtın farz olması için o kimsenin Müslüman, akıl sağlığı yerinde, ergenlik çağına gelmiş ve hür olması (Kâsânî, Bedâî’, 2/4-5), bir yıllık borcundan ve aslî ihtiyaçlarından fazla hakikaten ya da hükmen artıcı nitelikte “nisap miktarı” mala sahip olması gerekir. Artıcı nitelikte olmakla kastedilen, malın sahibine gelir, kâr, fayda temin etmesi yahut kendiliğinden çoğalma ve artma özelliğine sahip bulunmasıdır.
Zekâtın farz olması için ayrıca nisap miktarı mal ya da servete sahip olduktan sonra üzerinden bir kamerî yılın geçmesi ve yıl sonunda da nisap miktarını koruması gerekir (Kâsânî, Bedâî’, 2/13 vd.; İbn Kudâme, el-Muğnî, 4/73-74). Yıl içerisindeki artış ve düşüşlere itibar edilmez. Zekât bu süre dolmadan önce de verilebilir (Kâsânî, Bedâî’, 2/15).
Derneğimize yurt dışından SWIFT kodu ile birlikte Euro veya dolar olarak bağışta bulunabilir veya canyoldasi.org.tr üzerinden kredi veya banka kartı ile online olarak bağış yapabilirsiniz.